21 Ocak 2010 Perşembe







i tunes






i-phone






mac (bunlar bir "i" parantezine de alınabilirdi pekala) neyse devam,






work&travel, erasmus, interrail ? kullanana...






öte öte modern sanat, nam-ı diger güncel sanat






hazır yemekler, yemeksepeti.com






karaoke






starbucks

19 Ocak 2010 Salı

envanter-i nesl


Bizim nelerimiz var?


Bilgisayar ve internet elbette.


Alışveriş merkezleri.


Şehirlerarası uçuşlar. Dolmuş kılıklısından.


3-D sinema.


Korsan filmler.


Cinsel özgürlük, en kısmenlisinden.


Karma liseler.


Devam edecek...




7 Ocak 2010 Perşembe

bir edebiyat mürebbiyesinin 70'lerde çocukluğa dair laklakası





"Tüm popülerliği geçtikten sonra içim rahat bir biçimde" takıntısıyla Ayfer Tunç'un Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek adlı "yaşantı" kitabını okuyorum. Bakınız yıl olmuş 2010, kitap ne zaman yayımlanmış 2001. Güzel. Yeterince zaman geçmiş. Bu takıntı başarıyla huzura erdirilmiştir öyleyse. İlginç olan şu: kitap 1970'lerdeki çocukluktan bahsediyor tüm canalıcı ve komik ayrıntılarıyla ama çocukluğunu 80'lerin sonu 90'ların başında İzmir-Karşıyaka'da (taşra?!) geçirmiş biri olarak her şey yüzde doksan tanıdık. Ahanda buradan yepyeni bir nostalji malzemesi çıkarabilirim: Eskiden 20 yılda hiçbir şey kolay kolay değişmiyorken, şimdilerde bir yıl içinde bile neler neler hızla değişiyor, piyuuuu... Bkz. öğrenciler.

Anahtar alıntılar: "apartıman çocuğu poroblemli çocuk", çalınan meyveler için büyüklerin kullandığı "göz hakkı" tabiri, "aldım verdim ben seni yendim", "atan alır spor", "verin topumu ben gidiyorum", "tilki tilki saat kaç?"...bir de "aspirin silgi", ama bu da benden, kitaptan değil.

3 Ocak 2010 Pazar


Düşüş...

'Unutmak' düşüncesi, içinde olduğumuz zamanın geri çekilmesine izin vermiyordu.Durmadan kabaran bir şeyler vardı etrafımızda; ama biz susuyorduk...Endişeyle izliyordum onu...İçindeki huzuru yitirmişti. Yıllardır tanıdığım, sürekli içimde taşıdığım bu adam hakkındaki düşüncelerimin acımasızlığı şaşırttı beni.
Susuyorduk gene...

“Onun bedeni bir tımarhane
İçinde çok işçi, deli ve çalışkan!

Onun bedeni bir kule
İçinde çok basamak, karanlık ve nemli.
Güldürerek çıkarır merdivenlerden,
Ağlatarak indirir aşağı!

Onun bedeni bir küre
Yüzeyi çok giz, parlak ve akışkan.
Döndürdükçe gösterir çarpıtmaz,
Zamana saygılı ve acıyan...”

“Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte!..” diyerek ağlamaya başladı. Korkunç bir ağlamaydı, bir patlamaydı. Hiç dinmeyecek sandım. Dindi sonra... Sızdı koltukta. Bu gece, her zamankinden kötüydü. Ben ondan uzaklaştıkça, bana ve hayata dair içindeki nefret daha da artıyordu. Hayata gömüldükçe ben, yüzümdeki fırtınayı köşe bucak kaçırdıkça insanlardan, o da uzaklaşıyordu benden. Uzaklaşıyorduk birbirimizden,...ve birlikte düşüyorduk hızla.....

nilgün marmara