14 Şubat 2012 Salı

İyi Kitap Sayı 36



Öyküler Shakespeare’i söyler…
16. yüzyılda yaşamış ünlü İngiliz şair ve oyun yazarı William Shakespeare, öykü tarzında yazmamış eserlerini, ama edebiyat eleştirmeni ve yazar Lamb kardeşler, genç okurları Shakespeare’le tanıştırmak için oyunlarını öyküleştirmenin iyi bir yöntem olduğunu düşünmüşler.


İngiliz yazar William Shakespeare yüzyıllardır oyunlarıyla düş gücümüzü etkin kılmaya, insana ve dünyaya bakışımızı şekillendirmeye devam ediyor. Üstelik defalarca okuduğumuz ve her okuyuşumuzda yeni katmanlar bulabildiğimiz oyunlarını tiyatro sahnesinde izlediğimiz gibi, oyunlarından uyarlanan filmleri değişik dönemlerde, farklı yorumlarla izleyerek de Shakespeare’in dâhiyane dünyasını ziyaret etme fırsatı bulabiliyoruz.

Oyunların metinlerini okumasak bile mutlaka bir yerlerde meşhur Danimarka prensi Hamlet’in “Olmak ya da olmamak” şeklindeki “büyük” varoluşsal sorusuyla başlayan, unutulmaz tiradıyla karşılaşıyoruz. Hamlet’in mezarlık sahnesinde elinde kurukafayla duruşu, tiyatronun simgesi haline gelen, gülen ve ağlayan masklar kadar etkili bir tiyatro levhası haline gelmiş durumda.

Gelmiş geçmiş en tutkulu aşk deyince aklımıza Romeo ve Juliet geliveriyor. Sevgili kocasının arkadaşını ölümden kurtarmak için avukat kılığına girip kıvrak zekâsıyla bir mahkeme dolusu adamı ve dönemin yasalarını alt eden Portia gibi güçlü kadın karakterlerine ne demeli? Ölüm, varoluş, sözcüklerin anlamı ya da anlamsızlığı, insana dair zaaflar, erdemler, yalnızlık, iktidar hırsı, maddiyat, gerçek aşk, aile, arkadaşlık; Shakespeare’in oyunlarında her okunuşta yeniden anlam bulan, kendini sorgulatan kavramlardan, değerlerden sadece bir kısmı.

Küçükken, yaşlı bir kralın üç kızını yanına çağırarak en çok hangi kızının onu sevdiğini sınamaya çalıştığı ve yanılgıları yüzünden yaşadığı trajediyi anlatan Shakespeare oyunuyla bir çizgi roman olarak tanıştığımı hatırlıyor ve Kral Lear’ın insanın önyargılara olan büyük zaafına dair bu hikâyesini o yaşlarda okumuş olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Bugünlerde çeşitli yayınevlerince çizgi roman olarak basılan klasiklerin arasında yer alan Shakespeare uyarlamalarını gördükçe, yazarla tanışmak için ne kadar erken olursa daha iyi, bunun için ise her yol mübah diye düşünüyorum. Shakespeare’le tanışmak için öyküler kadar güzel bir yol olabilir mi örneğin?

Shakespeare’in sonelerinde kafa yorduğu, yazının ölümsüzlüğü fikrinin ispatı, bizzat kendi eserleridir de denebilir. Bu anlayış yüzyıllar boyunca devam etmiş ve etmekte ki Shakespeare’in yazdığı dönem olan 16. yüzyıldan birkaç yüzyıl sonra, İngiliz edebiyat eleştirmeni ve yazar olan ağabey-kızkardeş Charles Lamb ile Mary Lamb, genç okuyucuları Shakespeare’le tanıştırmak için onun oyunlarını öyküleştirmenin iyi bir yöntem olduğunu düşünmüşler.

ERDEMİ GÜÇLENDİRMEK
Lamb kardeşlerin bu çalışması ilk olarak 1807 yılında yayımlanır. Kardeşler, bu öyküleri yayımlarken kitabın önsözünde Shakespeare’in oyunlarında bulunan sonsuz çeşitlilikteki şaşırtıcı olayların, oyunların, entrikaların, nüktelerin, komik ve ilgi çekici karakterlerin bu öykülere doğal olarak sığdırılamayacağının altını çizerler. Bununla birlikte, başlıca niyetlerinin genç okurları Shakespeare’in dünyasına adım atmaya teşvik etmek olduğunu belirtirler. Çünkü kendi deyişleriyle, “Yazarların dileği, gerçek Shakespeare oyunlarının büyüdüklerinde onlar için hayal gücünü zenginleştirici, erdemi güçlendirici, bütün bencil ve maddiyatçı düşüncelerden uzaklaştırıcı, bütün tatlı, hoş, onurlu düşünce ve davranışlarda ders verici, nezaket, iyilikseverlik, cömertlik ve insanlıkta öğretici olması”dır. Zira Shakespeare’in sayfaları onlara göre bu erdemleri öğreten örneklerle doludur. Bu eserlerle ya da herhangi bir edebiyat eseriyle yeterli miktarda erdem aktarımı ne kadar gerçekleşir, tartışılabilir, ancak şurası kesindir ki insan oluşa dair her türlü durum, iyisiyle kötüsüyle, olabilecek en dâhiyane olay örgüleri ve karakterlerle, kuru öğreticiliğin akla bile gelmeyeceği bir ustalıkla ozanın yazın dünyasında mevcuttur.


Lamb kardeşlerin Shakespeare’den Hikâyeler’i, yazarın bazı oyunlarını, öykü formatının el verdiği ölçüde tanıtma görevi görüyor. Kitabın, çocuklar için her güne bir masal, hem çocuk hem de yetişkin okuyucular için bir “yeni başlayanlar için Shakespeare” rehberi işlevi gördüğünü söyleyebiliriz. Her durumda, bu öyküleri okuyanlarda Shakespeare’in dünyasının derinliklerine dalma isteği uyandırıyor olması, bu çalışmanın en güzel tarafı. Bu öyküler sayesinde Macbeth’den Portia’ya, Prospero’dan Ophelia’ya gelmiş geçmiş en ilgi çekici karakterlerle tanışabilir; aşk, sadakat, merhamet, intikam, hırs, kibir ve daha nice duygunun, dünyaya gelmiş en yetkin yazarlardan birinin elinde bize tutulmuş bir insan aynasına kavramsal olarak nasıl dönüştüğünü deneyimleyebilirler.

Shakespeare’den Hikâyeler

Charles Lamb, Mary Lamb

Çeviren: Rana Tekcan

İş Kültür Yayınları, 292 sayfa