
Dün izlediğim Aç Köpekler, Kumbaracı 50'de oynanan Mirza Metin'in yazdığı bir oyun. Sermet Yeşil, Beşir-Beşer kardeşte ya da kardeşlerinde tek kişilik bir performans sergiliyor. Oyun pek alışık olmadığımız üzere Kürtçe altyazıyla gösteriliyor. Ülke yıllardır bölücülüktür, eşitliktir, halkların bir türlü yakalanamayan kardeşliğidir hezeyanlarıyla çalkalanadursun (seçimler de yaklaşmışken, bünyede başağrıları ayyuka...) en iyisi her zaman bireylerin hikayelerine kulak vermek. Milliyetçilik ajistasyonlarına dönüşen meselelere 'insan' üzerinden yaklaşmaya çalışmak. Bu anlamda Mirza Metin'in metni empatiyse empati, sorgulatmaksa sorgulatmak, duygusal etkisiyse maksimumundan, ortalama 80 dk'lık bir tiyatro oyunu için gereken her şeyi yerine getiriyor. Bas bas bağırmıyor, avangard ya da deneysel olacağım diye kendini paralamayıp anlamsız boşluklar yaratmıyor; metnin kendisi ve Sermet Yeşil'in şahane oyunculuğu tek başına alıp yürüyor.
Sermet Yeşil beyefendiye gelince, kendisinin içinde bir tiyatrocu Hulk'ı var, artık iyice ikna oldum, daha ne diyeyim. Nerd Nilay'ın performans değerlendirmesi ancak böyle olur.
"... sizi kardeş olmaya mahkum ediyorum." Drama dersi veriyor olsaydım, sınav sorusu yapacağım cümle. TV kanallarında, seçim kampanyalarında dört dönen siyasetçilerin ise üzerine düşünmeye bile yeltenmeyeceği altı çizilesi bir cümle.
İyi ki yazıyorsunuz, iyi ki oynuyorsunuz, peşinizdeyiz.