GİO Ödülleri'yle Başka Hayaller Mümkün
Nilay Kaya

Kitaptaki on yedi öyküyü okuduğumuzda editörlerin bu seçmeyi
hazırlamakta ne kadar zorlandıklarını tahmin etmek zor değil, zira onlar da
kitaba yazdıkları giriş yazılarında bu duruma özellikle değiniyorlar. Bu
yarışma başlamadan önce tahmin ettikleri başvuru sayısından çok daha fazla
başvuruyla karşılaştıklarını, seçmelerin onlar için ne kadar zor olduğunu
belirtiyor, bu kitaba girecek öyküleri seçerken kitaba dahil edemedikleri başka
öyküleri de anmaktan geri kalmıyorlar. Ödüllerin başlarına hangi ödülleri
aldıkları belirtilmeseydi hangilerinin ödül aldığını tahmin etmekte
zorlanırdınız çünkü edebi nitelik açısından birbirlerinden çarpıcı nitelikte
öykülerle karşı karşıyayız. Barış Müstecaplıoğlu sunuş yazısında öyküleri
değerlendirirken ne gibi kriterlere dikkat ettiklerini belirtiyor: Bilimkurgu,
fantastik ve korku alanında kalem konuşturmak, özgün dünyalar yaratmak için
dünyaya karşı algıların açık olması, yeni insanları, yerleri, doğayı araştırıp
tanımak gerektiğini belirtiyor, karakter yaratmanın önemini ve bunun için başlıca
ipuçlarını veriyor. Müstecaplıoğlu, edebiyat metinlerinde bir alt metnin olması
gerektiğine inananlardan ama bu alt metnin "Yazarın burada bize vermek
istediği mesaj nedir?" sığlığında bir yaklaşıma denk gelen mesaj
kaygısının öne geçtiği metinlere dönüşmemesi gerektiğinin altını çiziyor. Çarpıcı,
düşündürücü ve derin duygular bırakıcı sonların, dilin yetkin bir şekilde
kullanımının önemine dikkat çekiyor. Aslına bakılırsa Müstecaplıoğlu'nun
"GİO Ödülleri: Bir Hayalin Peşinde" başlıklı bu beş sayfalık yazısı,
sadece bilimkurgu, fantastik, korku alanında değil genel olarak kurmaca
metinlerin oluşumundaki yapıtaşlarını haftalarca süren yaratıcı yazı
atölyelerinden belki de daha iyi özetliyor.

Benzer bir durum, Başarı Ödülü alan Gürkan Uluçhan'ın
"Morgue Sokağı'ndaki Morgda Yaşananlar" adlı öyküsünde de kendini
gösteriyor. Başlığından da anlaşılacağı üzere Edgar Allan Poe'nun "Morgue
Sokağı Cinayetleri"nden 'el alan' öykü, korku filmi klasiklerine şık
göndermeler de yaparak morgçu bir kız ve bir hastabakıcı arasında geçen ilişki
üzerinden, ölüme, gündemimize de oturan "nekrofili" kavramına, aşka
dair damağımızda unutulmayacak bir edebi lezzet bırakıyor. Görsellikten
güçlenen atmosferiyle zihnimizde bir sinema perdesi açıyor ki edebiyat
metnindeki sinematografik özellik kitaptaki çoğu öyküde de kendini gösteriyor. Zihninizde
oluşan görsel dünyayla sınırlı kalmayıp bu öyküleri gerçek sinema perdelerinde
göresiniz geliyor. Tam bu noktada, GİO Ödülleri'ne katılmış çizimlerin
başarısına dikkat çekmeli ve onların arasından seçilmiş örneklerin kitabın
tasarımına katkıda bulunduğunu da belirtmemiz gerekiyor. Belki ilerleyen
yıllarda bu çizimleri kitabın içinde, öykülere eşlik ederken de görebiliriz.
Özellikle korku sinemasında son yıllarda ülkemizde baştacı
edilen ve artık kabak tadı vermeye başladığını söyleyebileceğimiz İslami
motiflerden beslenme eğilimi bu öykülerde neredeyse hiç karşımıza çıkmıyor. Korku
unsuru yakalamak için elimizde halihazırda bulunan inler, cinler, periler,
lanetler paketine ihtiyacımız olmadığını kanıtlayan, hayranlık uyandırıcı
öyküler var bu kitapta. Sevgi Saygı'nın "Bebek" adlı öyküsü ve Mehmet
Berk Yaltırık'ın "Kumarcı Bahattin"i hem tarihsel anlatıdan hem
gelenekten beslenen hem de çağdaş olabilen güzel ve akılda kalıcı örnekler. Ali
Aslankan'ın "Doğum" adlı öyküsü "En güzel kadın ölü kadındır"
gotik düsturunu hatırlatacak bir şekilde bir Ophelia güzellemesi, tüyler
ürpertici güzellikte bir aşk hikayesi. Belma Fırat'ın "Duygudaşlık
Terörü", Ümid Gurbanov'un "İntihar Odası", Nihan Sayın'ın
"Araf" adlı öyküleri ise akıllıca ve zarif sistem eleştirileri
sunarak son derece özgün, distopik bilimkurgu denemeleri.
Tıpkı editörlerin bu seçmeyi hazırlama sürecinde
zorlandıkları gibi, bu yazıda da kitaptaki öykülerin hepsine ayrı ayrı yer
verememek içimize sinmiyor. Verdiğimiz örneklerle ayırt edici özelliklerini
sunmaya çalıştığımız bu öykülerin sadece bilimkurgu, fantastik ve korku alanı
gibi Türk edebiyatında şimdiye kadar öksüz kalmış bu türe katkı sağlamakla
kalmayıp genel olarak yazın dünyamızda kurmacanın ve hayalgücünün sınırlarını
zenginleştirmek adına dikkate alınmaları gerektiğini söylemek hiç abartılı
olmaz. Bu anlamda FABİSAD'ın 'fantastik eylemleri'ne şapka çıkarıyor, onları
destekleyerek eylemlerinin devamlılığını diliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder