3 Ocak 2010 Pazar


Düşüş...

'Unutmak' düşüncesi, içinde olduğumuz zamanın geri çekilmesine izin vermiyordu.Durmadan kabaran bir şeyler vardı etrafımızda; ama biz susuyorduk...Endişeyle izliyordum onu...İçindeki huzuru yitirmişti. Yıllardır tanıdığım, sürekli içimde taşıdığım bu adam hakkındaki düşüncelerimin acımasızlığı şaşırttı beni.
Susuyorduk gene...

“Onun bedeni bir tımarhane
İçinde çok işçi, deli ve çalışkan!

Onun bedeni bir kule
İçinde çok basamak, karanlık ve nemli.
Güldürerek çıkarır merdivenlerden,
Ağlatarak indirir aşağı!

Onun bedeni bir küre
Yüzeyi çok giz, parlak ve akışkan.
Döndürdükçe gösterir çarpıtmaz,
Zamana saygılı ve acıyan...”

“Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte!..” diyerek ağlamaya başladı. Korkunç bir ağlamaydı, bir patlamaydı. Hiç dinmeyecek sandım. Dindi sonra... Sızdı koltukta. Bu gece, her zamankinden kötüydü. Ben ondan uzaklaştıkça, bana ve hayata dair içindeki nefret daha da artıyordu. Hayata gömüldükçe ben, yüzümdeki fırtınayı köşe bucak kaçırdıkça insanlardan, o da uzaklaşıyordu benden. Uzaklaşıyorduk birbirimizden,...ve birlikte düşüyorduk hızla.....

nilgün marmara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder