12 Kasım 2011 Cumartesi


Tanrı naifliği korusun! Kumru ile Kumru’da naiflik kılığına girmiş elitizmin ‘devinim’i üzerine

Ömer Türkeş, Tahsin Yücel’in Kumru ile Kumru adlı romanı için şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: “Abartılı heyecanı ve tutkusu tipik Tahsin Yücel ironisi ile bu durumu karikatürleştirip yaşantımızın parodisini üretiyor.” [1] Hikaye aynıdır: günlük yaşantıda başlar kuma gömülü olduğu için görülemeyen tüketim çılgınlığı ve yarattığı tahribat, alışılageldiği gibi bir yazar tarafından “dışarıdan” bakılıp gözlemlenerek ironik bir dille başları kuma gömülü olanlara sunulur. Türkeş’in roman için yaptığı saptamalardan “abartı” kelimesinin altını çizmekte fayda var. Zira burada söz konusu olan yabancılaştırma etkisi yaratma amacı güden grotesk bir edebi tercih değildir. Yücel, başlıca konusunu her gün yaşanan ama hiç farkında olunmayan bir durum olarak ele alır; ancak tüketim çağının içinde yaşıyor olmak, hiç de yazarın zannettiği gibi “kuma gömülü baş” bilinçsizliğinde yaşanan bir durum değildir, her yerdedir, gözler önündedir, sürekli tartışılmaktadır. Bu durumda yazarın mevcut soruna bakışı, edebi tercih olarak groteski yanına almakla değil duruma düpedüz “dışarıdan” bakıyor olmakla açıklanabilir ki; bu “dışarıdan” bakış, yazarı mevcut toplum dinamiklerinin içinden bihaber olmadan dışarıya baktığı ve durumu bu kadar basitleştirdiği için olsa olsa “elitist”, neredeyse “oryantalist” bir bakıştır.

Yücel’in romanda “tutku”dan yardım alarak, Kumru’nun eşyaya karşı geliştirdiği fetişizmle yaratmaya çalıştığı ironi, kuru bir naiflik etkisi yaratır. Türk edebiyatı, daha önceleri de mevcut toplumsal dinamikleri zamansızlaştırarark, köye ait gibi duran masalsı söylemi şehre taşıyarak, bütün bunları bir çocuğun gözünden ve dilinden anlatarak “naiflik”le uğraşmıştır. Ne var ki, bu yetkin örneklerden sonra günümüze gelindiğinde küçük, çocuksu kadın kimliğinden yardım alarak hala bu ‘naif’ söylemle şehrin masalını anlatmaya çalışmak, üstelik bunu yaparken işaret parmağını gözümüze gözümüze sokmak, “naiflik” duygusuna kaba bir anlam kazandırmaya başlayacaktır. Kumru’nun eşya fetişizminin oluşumunu açıklamak için buzdolabı ile kurduğu ilişki, onu alma çabası, alışı, onunla yaşayışı uzun uzun ve bir yerden sonra amacından saparak anlatılır. Keza, ardından Kumru’nun hayatına giren her nesne aynı ‘özen’den payını alır ve bu nesne fetişizmini canlandırma faaliyeti bir yerden sonra mekanik bir tekrara, monotonluğa dönüşür. Kumru’nun ilk süpermarket deneyiminin anlatıldığı kısımlarda tüketime yönelik eleştiri iyiden iyiye kendini kaba ironiye teslim eder. Kumru’nun nesne ve tüketim denen canavarın temsili olan pazarla (süpermarket) kurduğu ilk ilişkinin üzerinde durulması gerekli olabilir; ne var ki bu bölümlerin sürekli uzatılışı ve “leitmotif” olmaktan çıkıp romanın bizzat kendisini oluşturması, onu didaktizmin haşmetli ellerine teslim eder. Evet, bu romanda hayatın gerçekten içinde olmayan ve olmamakla beraber “şu 80 gençliği de iyice apolitik oldu canım, nerede bizim 68?” gibisinden söylemleri sakız haline getirip sürekli çiğneyen gözü kapalı ama dediğinde inatçı bir sakallı dede sesi vardır. Romanın ciddi bir kısmında bakış açısı o “kutsal naifliği” yaratmak amacıyla Kumru’ya yönelirken, çok keskin geçişlerle bir tanrısal anlatıcı devreye girip Kumru’nun trajedisini ‘açıklamak’ için aydın Tuna Hanım’ın zihnini aktarmaya ihtiyaç duyar. Saf Kumru içinde bulunduğu durumu anlayamadığı gibi, okuyucunun da anlayamadığı farz edilir. Toplumun “görünen” kısmına şöyle bir bakış atıp, tabiri caizse ahkam kesmektir bu durum. Bir ‘naif’ kapıcı kadının trajik hikayesi “oluntu”, “devinim”, “tansık”, “gösterge” (en iddialısı da budur ki; bu esnada Yücel’i Saussure okurken ve Berke Vardar’la tartışırken hayal etmemek mümkün değildir), “izlence” gibi kelimelerle anlatılıyorsa elitist ve hatta oryantal bir bakışla “ahkam kesmek” yakıştırması kaçınılmaz bir şekilde yapılacaktır.


[1] Ömer Türkeş. “Tüketme Hazzı”. Pandora Kitap Eleştirileri. http://www.pandora.com.tr/turkce/elestiri.asp?yid=216, erişim tarihi 28.05.08

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder