Altın Kitaplar son yıllarda karşımıza çıkan en eğlenceli ve aydınlatıcı (bu iki özelliğin bir aradalığı her zaman olumlu sonuçlanmayabiliyor) serilerden birisini huzurlarımıza sunuyor: “Benim Adım...” serisi. Bu üç noktayı kimlerle mi tamamlıyoruz? Şimdiye kadar seriden Leonardo Da Vinci, Marco Polo, Marie Curie, Mozart, Picasso, Albert Einstein, Shakespeare, Charlie Chaplin gibi ünlülerin kendi ağızlarından yaşam öykülerinin anlatıldığı, daha doğrusu yazarın böyle bir üslup içinde kaleme aldığı kitaplar yayımlandı.
DON KİŞOT’UN YARATICISI
Ressamlıktan bilim insanlığına, gezginlikten mucitliğe, müzisyenlikten yazarlığa ve aktörlüğe, çeşitli alanlarda tarihe damgasını vurmuş bu kişilerin yaşam öykülerini, tarih kitaplarında tekrarlanan kalıplaşmış anlatıların dışında bir biçimde sunması, bu kitapların en ilgi çekici özelliği. Başka insanların hayatını, bizzat o kişinin ağzından dinlemenin her şeyden önce anlatıya daha çok samimiyet kattığı bir gerçek. Üstelik hayatına tanıklık ettiğimiz kişinin başından geçen olaylar hakkında kendi yorumlarını öğrenmek, şimdiye kadar o kişiyle ilgili sahip olduğumuz bilgilere yenilerini ekleyip farklı bakış açıları kazandırıyor. Her ne kadar kitapların hepsinde kimin tarafından çizildiği belirtilmemişse de ünlülerin hayatlarındaki kilit anları canlandıran eğlenceli resimler de bu yaşam öykülerine zenginlik katıyor. Bu yazıda serinin, Farah Yurdözü’nün özenli çevirisiyle bizlere sunulan Benim Adım Miguel de Cervantes ve Benim Adım Saint-Exupéry adlı kitaplarını tanıtacağız.
Antonio Tello ile Óscar Julve, Benim Adım Miguel de Cervantes adlı kitapta, belki de gelmiş geçmiş en şöhretli şövalye olan Don Kişot’un yaratıcısı Cervantes’e, sanki bugün bizlerle sohbet ediyormuş etkisi uyandıran bir tarz içinde ses vermişler. Çok fazla şövalye romanı okuyup onların etkisinde kalarak kendisini şövalye zannetmeye başlayan ve yanına yardımcısı Sanço Panza’yı da alarak gerçek hayatın ona sunacağı yanılgılarla dolu hayalî bir âleme dalan La Mançalı Asilzade Don Kişot’un 16. yüzyılda yazılmış öyküsü, yazıldığı günden bu yana roman türünün atası olarak görülmekte. Yel değirmenlerini dev, alelade bir köylü kızını uğruna hayatını bahşedeceği bir leydi olarak algılamakta ısrar eden Don Kişot, gerçek dünya ile kurmaca arasındaki ince çizgiyi bizlere aynı incelikle gösteren bir kahraman oldu hep. Kitapta, Cervantes’in hayatında hangi evrelerden geçtikten sonra bu kahramanı yarattığına şahit olurken, başından geçen bir dizi olayın yazdıklarına nasıl yansıdığını da görüyoruz. Örneğin Don Kişot’ta yer alan “Tutsağın Öyküsü”nün ilham kaynağının, Cervantes’in 1575 yılında Cezayirli korsanlar tarafından beş yıl süreyle esir alınması olduğunu öğreniyoruz.
Don Kişot dışında, aralarında tiyatro oyunlarının da bulunduğu başka birçok esere de imza atan Cervantes’in inişli çıkışlı hayatının ayrıntılarını kendi ağzından öğrenirken, onu tarih kitaplarında adı geçen yazar olma özelliğinin dışında, tıpkı bizler gibi doğan, ölen, acı-tatlı deneyimler yaşayan ve yaşadıkça öğrenmeye devam eden kanlı canlı bir insan olarak algılama fırsatını buluyoruz.
KÜÇÜK PRENS
Dikkat dikkat sevgili okuyucular! Şimdi “Benim Adım...” serisinden en son çıkan kitap olan Benim Adım Saint-Exupéry’ye göz atmak için havalanıyoruz. Lütfen kemerlerinizi bağlayın. Yine bir yazarın yaşam öyküsüyle karşı karşıyayız. Bu defa hayatı boyunca dünyanın uçsuz bucaksız köşelerini uçarak gezmiş, bizlere gelmiş geçmiş en özel romanlardan birisi olan Küçük Prens’i kazandıran yazarımızın diğer mesleği olan pilotluğun ona sunduğu zenginliklere tanıklık etme şansımız da var. Bu kitapta da Saint-Exupéry’nin yaşam öyküsü bizzat kahramanının ağzından anlatılıyor.
Kitabın başında, “En çok tanınan karakterim olan prensle ortak bir yanımız var. Eğer bu kitabı sonuna kadar okumaya devam ederseniz ne olduğunu öğreneceksiniz,” diyen Saint-Exupéry’nin sarı saçları ve sarı atkısı, çıtkırıldım hali ve özenle büyüttüğü çiçeğiyle kendine ait bir gezegende tek başına yaşarken, dünyadaki bir çölde bir pilotun karşısında beliriveren Küçük Prens’i, bu kitap okunduktan sonra daha da anlam kazanıyor. Aynı zamanda savaş muhabiri, sinemacı ve mucit olduğunu öğrendiğimiz yazarın yaşadıkları, tıpkı ünlü kahramanı Küçük Prens’in yaptığı gibi, bize hayatın sunabileceği çeşitliliği ve kendi biricikliğimizi gösteriyor.
Serinin her iki kitabının bir başka güzel tarafı, kitapların sonunda, kişilerin yaşamının yanında, o kişinin yaşadığı yıllardaki tarihi olayların ve sanat/kültür alanındaki gelişmelerin de kronolojik sırayla verilmesi. Böylelikle yaşamı hakkında bilgi sahibi olduğumuz kişiyi zamanının dokusu içinde daha canlı ve derinlikli bir şekilde değerlendirebiliyoruz.
Benim Adım Miguel de Cervantes
Antonio Tello, Óscar Julve
Çeviren: Farah Yurdözü
Altın Kitaplar, 64 sayfa
Benim Adım Saint-Exupéry
Meritxell Marti, Valenti Gubianas
Çeviren: Farah Yurdözü
Altın Kitaplar, 210 sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder