Nilay Kaya
"Bu makine faşistleri öldürür," yazıyordu Woody
Guthrie'nin gitarının üzerinde. Büyük Buhran'ın kendini gösterdiği, Teksas
topraklarını kasıp kavuran "Toz Fırtınası"nın çiftçilerin yaşamını
cehenneme çevirdiği 1930'lardan itibaren endüstriyel tarıma, daha büyük bir
başlık altında kapitalizme savaş açan Guthrie'nin gitarı bu savaşın simgesi
haline gelmişti. Bir yandan "God Bless America" / "Tanrı
Amerika'yı Korusun" adında vatansever bir şarkı yazılırken, kendince
"kokuşmuş ve çürümüş" bulduğu bu türden şarkılara karşı duruş olarak
Guthrie, "This Land is Your Land" / "Bu Toprak Senin
Toprağın" adındaki çoktan kültleşmiş şarkıyı yazıyordu. Amerika'nın ortak
bilincine yerleşen bu folk şarkısı, tıpkı Mark Twain'in Huckleberry Finn'in Serüvenleri adlı kitabı gibi, toprağın ve
ezilenlerin türküsü olma anlamında kültürel bir hazine, hatta popüler bir
manifesto haline geldi. Guthrie, şarkının "Yolda yürürken bir tabela
gördüm / 'Girmek yasak' yazıyordu üstünde / Diğer tarafındaysa yoktu bir şey /
Size ve bana aitti bu taraf işte" dizelerinde "girmek yasak" kısmını
kayıtlardan birinde "özel mülk" olarak değiştirmişti. Ancak McCarthy
döneminin komünizm paranoyasının etkisi altında Guthrie'nin sınıf
eşitsizliğine, özel mülkiyete karşı çıkan dizeleri sansüre uğramaktan
kurtulamamıştı. Bu durum onun kendi kuşağının en etkili protest seslerinden
olmasını engellemediği gibi, sanatçılığının çok yönlülüğü ve o eşsiz
ozan-kovboy duruşu kendisinden sonra gelen kuşakları da etkiledi; Bob Dylan'dan
Sam Shepard'a yeni nevi şahsına münhasır kovboy sanatçılara ilham kaynağı oldu.
Woody Guthrie'nin protest olmakla kalmayıp lirik gücüyle öne
çıkan şarkı sözlerine baktığımızda ozanlığının hakkını teslim etmemek zaten
mümkün değil. 1976'da Hal Ashby tarafından filme de uyarlanan Bound for Glory adlı otobiyograsi onun
yazıyla olan güçlü ilişkisini iyiden iyiye gözler önüne seren bir yapıttı. Guthrie'nin
1930'ların başında yazmaya başlayıp 1937'de tamamladığı Toprak Ev adlı roman ise Amerika'da 2013 yılına kadar hiç
yayımlanmaması sebebiyle gerek Guthrie hayranları gerekse edebiyat âlemi için muazzam
bir sürpriz oldu. En tutkulu hayranı Bob Dylan'ın bile çok yakın bir zamanda
okuma şansı elde ettiği bu roman, aktör Johnny Depp ile Douglas Brinkley'nin
girişimleri ve sunuş yazılarıyla yayına hazırlandı. Kitabın hemen bir yıl
sonra, orijinal diline, üslubuna ve ruhuna sadık titiz bir çeviriyle Türkçeye
kazandırılması, Kolektif Kitap hanesine devasa bir artı eklememizi sağlıyor. Depp
ile Brinkley'nin aydınlatıcı sunuşu, kitabın oluşma serüvenini, meselelerini
Guthrie'nin sanatından soyutlanamayacak politik duruşu üzerinden ayrıntılı bir
şekilde ele alarak, ilk kez yayımlanmasının önemini hakkını vererek vurguluyor.
Toprak
Ev'in yazıldığı yıllarda tematik açıdan benzerlik taşıyan bir
başka roman, John Steinbeck'in Gazap
Üzümleri edebiyat dünyasında yankılar uyandırmakla meşguldü. Gazap Üzümleri'nin 'gazaba' uğramaları
üzerine, sonu Los Angeles'a çıkan meşhur göç yolu Route 66'ya dökülen
çiftçilerinin aksine, Toprak Ev'in
yeni evli çiftçi karakterleri Tike ile Ella May'in hayat mücadelesi verdikleri
toprakları üzerinde 'gazaba' uğrasalar bile bir yere gitmeyip mücadeleye devam
ettiklerini görüyoruz. Romanın adından da anlaşılacağı üzere, üzerinde
neredeyse köle konumunda olsalar da toprak, bu insanlar için yaşamın ve umudun
kaynağı. Endüstriyel tarımı dayatmaya çalışarak hem emeklerini sömüren hem de
onları yersiz yurtsuz bırakan güçlerin karşısında sarıldıkları tek güç yine
toprağın kendisi. Woody Guthrie'nin, yaşamı boyunca kereste endüstrisini
kapitalist yağmacılıkla, kerpiçten yapılma evleri ise sosyalist ütopyayla
eşleştirdiğini ve Amerika'yı gezerek topraktan evler yapılması için mücadele
ettiğini göz önünde bulundurursak romanının toprağın kendisine saygı duruşu
niteliğinde olması anlaşılır bir durum. Guthrie çiftçilere "Bu Toprak Senin
Toprağın" diyerek seslenirken, romanın kahramanları Tike ile Ella May'in,
özünde onlara ait olduğu halde mevcut kapitalist düzende maalesef malik
olmadıkları topraktan bir ev inşa edip yaşam kurma hayalleri üzücü bir ironi haline
geliyor.
Tike ile Ella May'in uzun yıllar boyunca çeşitli çiftçi
ailelere yuva olmuş kirada oturdukları ahşap evleri Cap Rock düzlüklerinde esen
sert rüzgarlarla aşınmış, çürümeye başlamış, duvarda çiviler tutmuyor, soğuk
içlerine işliyor. Kerpiç bir evin soğuğa, sıcağa, zamana karşı çok daha
dayanıklı olduğunu biliyor, ona ulaşmak için mücadele veriyorlar. Hayatta
oldukları ve mücadele ettikleri sürece neredeyse hiçbir zaman umutlarını ve
neşelerini kaybetmemeleri en dikkat çeken özellikleri. Evlerini dolduran sert
rüzgarlardan korunmak için duvarları kapladıkları 1910'lardan kalma gazete ve
dergi sayfalarına bakarken, eski radyoları tek bir sinyal yakalayamazken,
modası geçmiş otomobillerle, erkek ve kadın giysileriyle, saç modelleriyle
dalga geçip eğlenebiliyorlar. Taze aşklarını, tutkulu cinselliklerini sonuna
kadar yaşıyorlar. Romanın başında uzun bir yer kaplayan sevişme sahnesinin,
D.H. Lawrence'ın Lady Chatterley'nin
Aşığı romanındaki zamanının ötesine geçen cüretkar cinsellik anlatımıyla
boy ölçüşen nitelikte olduğunu söylemek gerekiyor. Nitekim romanın sırf bu
cüretkar tavrıyla bile yazıldığı dönemde yayımlanmasının neden zor olduğunu
anlamak mümkün.
Woody Guthrie'nin kendi çizimlerinin de eşlik ettiği roman,
bir çeşit uzun toprak türküsü desek, çok da edebi bir laf etmiş olmayız çünkü geniş
yer kaplayan diyaloglarda karakterlerin bir yandan gündelik dillerinin, yerel
ağızlarının gerçekçiliğine, bir yandan da hiç yadırgatıcı olmayan bir lirizmle
karşılaşıyoruz. Bu karışım, toprakta çalışırken hayatlarını tüm gerçekliğiyle
ve etkileyici bir şiirsellikle aktaran türküler, folk şarkıları söyleyen
çiftçileri yansıttığı için yadırgatıcı değil. Büyük ölçüde Tike, Ella May ve
hemşire Blanche'ın diyaloglarından oluşan roman, bir yandan da psikolojik
gerçekçiliği son derece güçlü bir tiyatro oyununu çağrıştırıyor. Yazılmasından
yaklaşık 80 yıl sonra 'sürdürülebilir yaşamlar' için her zamankinden daha çok
toprağa özlem duyduğumuz bu devirlerde, bir Guthrie albümü eşliğinde okunması
ayrı bir keyif veren Toprak Ev
Amerikan folk hazinesi olmasının ötesine geçerek hem içeriği hem de edebi
gücüyle evrenselleşiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder