Denizler altında fersah fersah genişlikte bir dünya. Ancak belgesellerde görebileceğiniz, sadece okyanusun derinliklerinde yaşayan türlü türlü deniz canlısı. Güneş ışınlarının denizin dibinde oluşturduğu yansımalarla parıldayan kumlar ve aheste aheste salınan yosunlar. Sıkı durun. Şimdi, okyanusların dibini düşündüğümüzde çoğumuza büyüleyici ve huzurlu gelen bu manzaraya yeni şeyler ekleyeceğiz. İnsanları! Hayır; dalgıçları, denizaltılarıyla sularda süzülen insanları ya da Andersen masallarından fırlamış denizkızlarını değil; bu sefer, yeryüzünde yaşayan kanlı canlı bizleri, üzerimizde dalgıç kıyafetleri ya da suda nefes alabilmemizi sağlayacak hiçbir gerece ihtiyaç duymaksızın suyun altında düşleyeceğiz. İşte Kate Falls, Karanlık Yaşam adlı romanında bu fanteziden hareketle denizler altında yepyeni bir dünya kurguluyor.
Dünyayı bekleyen kıyamete dair senaryolardan birisi de dünyanın sular altında kalacağı yönündedir. Kate Falls, her daim gündemimizde olan büyük depremlerin olması ihtimaliyle son yıllarda sayıları artan tsunami olaylarını birleştirerek, bunların gerçekleşmesi sonucunda yeryüzündeki yaşamın okyanuslar altına taşındığı apokaliptik bir evren tasarlamış.
KARANLIK DÜNYA
Yeryüzünde yaşamaya devam eden bir avuç insan, büyük toplu konutlarda, özel yaşam alanları olmadan yaşamaya çabalarken, insanların büyük kısmı okyanusun dibinde koloniler kurup, özerk devletlerinin sınırlı sayıda da olsa sağladığı imkânla yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyor. Bu yaşam düzeninde okyanus çiftlikleri insanların en önemli faaliyet alanı. Deniz altı kolonilerinde doğan ilk çocuk olan, romanın kahramanı Ty’ın da en büyük hayali, bir an önce 18 yaşını doldurup kendi çiftliğine sahip olmak ve deniz altı insanlarına yiyecek tedarik edebilmek. Ty bir gün, deniz altında yaşadığını düşündüğü ağabeyini aramaya gelen Gemma ile karşılaşıyor ve ikisi “Karanlık Dünya” denilen bu yaşam biçiminin hem karanlık hem de güzel sürprizleriyle karşılaşacakları bir yola giriyorlar.
Yazarının ilk romanı olan Karanlık Yaşam, Jules Verne’den Ursula K. Leguin’e, Isaac Asimov’dan Aldous Huxley’e uzanan bir kulvarda en heyecan verici örneklerini gördüğümüz bilimkurgu türüne kelimenin tam anlamıyla taptaze bir soluk getiriyor. Zaman zaman kurgunun takip edilmesinin zorlaşacağı kadar özgün ve bol sayıda detaya sahip bir evren karşımızdaki. Meselelerinin çokluğu da cabası. Dış dünyanın her daim mücadele edilmesi gereken bir yer olduğu bir düzende, “Düzen ne işe yarar?”, “Asıl korkulması gereken haydutlar kimdir?” gibi soruları son derece akıcı bir olay örgüsünün içinde fark ettirmeden soruyor yazar.
DENİZ ÜSTÜ İNSANI
Ty’ın sesinden dile gelen roman, aynı zamanda onun ve hayatına yeni giren deniz üstü insanı, arkadaşı Gemma’nın olağanüstü şartlarda büyümeye çalışmasını da konu ediniyor. Hiçbir zaman aile duygusunu tadamamış olan Gemma’nın tek isteği, deniz altında yaşadığına inandığı ağabeyini bulmak ve artık onunla yaşamak. Ty’ın ise 18 yaşını doldurup çiftlik sahibi olma hayalinin gerçekleşmesi o kadar kolay değil, çünkü kendilerini güvende hissedebildikleri düzenleri tehdit altında. Ty, insanların artık su yüzeyine çıktıklarında yüksek dereceli güneş yanıklarına maruz kalabildikleri bu “karanlık” dünyada doğan ilk çocuk olduğu için, sorumluluk gerektiren, ayrıcalıklı bir konumda.
Roman, bu özel şartlarda büyümenin yanı sıra, insanın insan olmaya devam ettikçe her ne koşulda olursa olsun taşıyacağı duygulara yer vermeyi ihmal etmiyor. Sistem karşıtlarının, deniz korsanlarının, haydutların, denizaltılarda işlenen cinayetlerin, yaşam mücadelesinin ve terörün ortasında, aile olmanın verdiği huzur ve aşk beliriyor. Omzunda taşıdığı sorumluluğun bilinciyle ve mizacı gereği sağduyulu bir çocuk olan Ty ile onun karşısına delifişek cesaretiyle dikilen Gemma’nın karakterinin zıtlığı, ikisi arasında gelişen dostluğu ve aşkı etkileyici kılıyor. Sevdiği erkekle yaşayabilmek için denizkızı olmaktan vazgeçen âşık denizkızının hikâyesinin bir anlamda tersyüz edildiğini söyleyebiliriz. Hazır karakterlere değinmişken, Karanlık Yaşam’ın son zamanlarda karşımıza çıkan en ilgi çekici ve “görünür” kız karakterlere sahip olduğunu söylemek gerekir. Gemma’nın dışında, Ty’ın kızkardeşi Zoe bütün nevi şahsına münhasır özellikleriyle hikâyeye renk katıyor ve gerçek bir kahramandan beklenenleri gerçekleştiriyor.
Kate Falls’un bu yepyeni evreni bizlere sunarken, ona özgü bir yazın dili yaratmış olduğunu görüyoruz. Örneğin, bu “karanlık” okyanus dibi insanlarının heyecandan midesi kalkmıyor, “mideleri kancaya asılmış bir mezgit gibi çırpınıyor.” Bu kitabın devamında, “daha derin sularda” edebiyat adına neyle karşılaşacağımızı bilemiyoruz ama Falls’un da bilimkurgu türünün kumlarına şimdilik bir “kanca atarak” bizi heyecanlandırdığını söyleyebiliriz.
Karanlık Yaşam
Kate Falls
Çeviren: Münevver Çelik
Tudem Yayınları, 310 sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder