26 Temmuz 2011 Salı

Kerouac Zamanlar



Yaz geldi mi önceden tadına varılmış kitaplara dönmek gibisi yok. C.Ö. hacılamadan önce bende de olan Jack Kerouac'ın yıllar önce Parantez Yayınları'ndan çıkmış Yalnız Gezgin baskısını sevgili Saffet bir doğum günümde bana hediye edince, bu yaz onun da tekrar tadına bakmak farz oldu. Sağ olsun. New York'tan ABD'nin en uçsuz bucaksız ormanlarına, Meksike çöllerinden Fas'a, Paris'ten Londra'ya beatnik aylaklığın en güzel sayıklamaları. Kerouac'ın 1960'da Lonesome Traveller adıyla yayımlanan bu cüssesi minik kitabından aylaklığa başka bir bakış açısı:

"Aylakların Tiffany's'de bile bulup alamayacağınız iki saati vardır, bunlardan biri güneştir, diğeri de ay, ikisi de gökyüzüne aittir. (...)
Sergey Yesenin Rus İhtilali'ni fırsat bilip Rusya'nın geri kalmış köylerine kaçıp patates suyu içmiş ve tam Çar'ı alaşağı edecekleri sırada 'Şu an içimden camı açıp ay'a doğru işemek geldi!' diyebilmiş bir aylak (en ünlü şiirinin adı, Bir Serserinin İtirafları). Bir gün egosu olmayan bir aylak çocuk dünyaya getirecek -Li Po muhteşem bir aylaktı.- Ego en büyük aylaklıktır- Selam Sana Aylak Egosu! Bir gün senin altın bir kahve kavanozu şeklindeki heykelini dikecekler.
İsa suyun üzerinde yürüyebilen garip bir aylaktı.-
Buda, diğer aylaklara aldırmayan bir aylaktı.-
Şef Yağmur Yüzlü, herkesten daha garipti.-"

O aylak gözlerin içgörü sahibi olması için ego'dan bir an önce kurtulması gerekir bana kalırsa. Ego dediğin her türlü başa bela, en çok da kendini "farkında" sananlara. Önce kendini görebilmeli; artık gezerek mi olacak bu, okuyarak mı, yaşayarak mı, hangi yoldan olacaksa...

1 yorum: