28 Kasım 2010 Pazar





"Dünya bir tezgahtır. Tezgahın hangi tarafında hayat olduğuysa ancak ölünce anlaşılır." (Hakan Günday, Malafa) Sanıyorum zamanında YKY romanların ilk cümlelerinden bir derleme kitapçık yapmıştı. Mutlaka başka bir aklıevvel çıkmıştır, bu sefer de romanların son cümlelerini alıp derleyen, şahsen bugün benim aklıma ilk defa geldi böyle bir şey. Hakan Günday'da malum aforizmalık malzeme bol, ilk ve son cümlelerini artık düşünün...Kişisel "son cümle derlememi" bu ilk cümleyle başlatabilirim.

Günday, zaman zaman ergen dozunu "bunu beş-on sene önce okusaydım epey etkilenirdim" dedirtecek cinsten romanlarının dokusunda bulunduran bir yazar bana kalırsa. Kapitalist düzen ve yeni nesle dair büyük ve dikkate değer kelamlar ederken, ediş biçimi bana yer yer bunu düşündüren. "Göçmen piçoz kanak sprak kültürü"nü altkültür kontenjanından isyan ve Bataillevari kötülük üzerinden işliyor. Al sana inceleme konusu, "Günday'ın Yazın Dünyası ve Bataille'ın Edebi Kötülük Kavramı bıdıbıdı." Her neyse, "ergen" vurgumda bir sakınca yok, bütün ergenler Günday okuyarak büyümeye başlarken ilk irkilmelerini yaşayıp düşünsünler keşke.

Okumadığım bir Malafa kalmıştı derken (Ziyan da var pardon) Dot'un oyununu izlemeden bir hafta önce okumaya başladım. Dün akşam Kadıköy-Beşiktaş vapur seferi iptal olunca okuyamadığım romanın son elli sayfasını da oyunu izledikten sonra az önce bitirdim. Oyunun interaktifliğine böylelikle "intertekstüalite" hatta "interadaptasyon", "interokurizlerodaklı alımlama biçimi" eklenmiş oldu. Ne dediğimi bir tek ben biliyorum, farkındayım, olsun. Diyeceğim o ki, oyun başarılı bir "özgün" uyarlama olmuş. Daltaban'ın romanda yaptığı değişiklikler romana yeni bir boyut katıyor, kendisi başlı başına yeni ve akıllı bir sanat eseri olarak zuhur ederken. Oyunun başarısı bir yana (oyunculuklar, dinamizm, groteskin kullanılışı, irkiltme vesaire vesaire) ben şimdi yeniden romana pay biçme eğilimine giriyorum. Roman yeniden anlam kazanıyor, hele de son elli sayfasını oyun üzerine okuyup iki farklı sonun etkileşimleri kafamda heyulaya dönüştükçe. Gösteriş ve anlamın hatta anlamsızlığın iç içe geçtiği kozmik bir bulamaç. Velhasıl, bu adam yazmaya devam etsin hatta yazdıkları da Daltaban kafalı adamlar (adamlardan kastım kadın-erkek) tarafından tiyatroya ve sinemaya uyarlansın bir zahmet. Benim gibi üşenmeyip özenip akademisyen olanlar da önerdiğim gibi tezler yazsınlar.

Bundan sonraki sahne istikameti için bkz. Pınar Selek'ten "Sürüne Sürüne Erkek Olmak."

1 yorum:

  1. bebişim iyi ki sen varsın, kültürü sanatı bizim yerimize de takiplerdesin :) sayende gri hücrelerim biraz hoplayıp zıplıyor blog okurken.

    YanıtlaSil