"Dünya hala dönüyordu işte. Bütün pespayeliğiyle." Başka bir roman son cümlesi. Aslında son cümle de sayılmaz ama romanı okumamış olanlara güzel bir sürpriz olan kısma değinmemek amacıyla bunu "son" kabul edelim. Alper Canıgüz, kitabın başındaki yazar tanıtımı kısmına kendisiyle ilgili koydurttuğu metinle bütün narsistik 'çıkıntılığını' gösteriyor zaten. Oğullar ve Rencide Ruhlar bas bas bağırıyor bir reklam yazarının kaleminden çıktığı gerçeğini. Hiçbir kelime boş geçilmiyor ki yaratıcılıktan, edebi / sinemasal göndermeden, entelektüel abuklamadan doğan mizahın zeka gösterisinden nasibini almasın. Romanı ikinci okuyuşumda da kendisine gıcık olmakla yazdıklarına kahkahalarla gülmek arasında gidip geldim ama yine güldüm, yine güldüm. Beş yaşında varoluşçu pelerini giymiş bilmişimsi bir cüce / çocuğun sistemi türlü ucundan tutup sorgulaması, bunu yaparken kendine dair bitmeyen farkındalığı, bir de tutup üzerine süperkahramanlık icra edip babasını kurtarıp cinayet çözmesi başlı başına eğlence. Yapılabilecek en sevimlisinden bütün postmodern numaralar mevcut. Yeni bir fikir kalıyor mu geriye? Cevap vermek için aceleye etmeye, bir romandan da kahramanımız gibi süperkahramanlık beklemeye gerek yok. İlk ve ortaöğrenim hayatlarında asgari düzeyde bir roman okuyup onu da sıkıntıyla anan yeni nesil öğrenciler yarın derste romanı tartıştığımızda bakalım neler düşünecek? Beni en çok meraklandıran bu. "Bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti" günleri bizlerle de bakalım onları neler gıdıklayacak?
Bkz. Metindeki mürebbiye anlatıcı sesi. Bu da başka bir gereksiz 'farkındalık':)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder